Hoşgeldiniz Ziyaretçi. Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.

Gönderen Konu: Havuc Mucizesi  (Okunma sayısı 4449 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı zeynep1952

  • Üye
  • *
  • İleti: 5
  • Karma: +0/-0
Havuc Mucizesi
« : 15 Ocak 2008, 13:17:03 »
 Havuç
Özellikleri:

Mide ve yemek borusunda yanma
unutkanlığa ve erken bunamaya karşı
Alzheimer’e karşı önleyici, durdurucu ve tedavi edici
Algılamayı güçlendirmek
deri ve akciğer kanserini önleyici
kalp krizini önleyici
hareketli sperm sayısını artırıcı
sperm oluşum yollarını ve sperm kanallarını açıyor
iktidarsızlığa hem çözüm getiriyor hem de iktidarsızlığı önleyici
migrene karşı
kronik baş ağrısına karşı.


Tavşanları hepimiz tanırız. Hareketli ve çok sevimli hayvanlardır. Tavşanlar çok hızlı çoğalan hayvanlardır. Bu hayvanların çok hızlı çoğalmalarının arkasındaki etken kendisiyle özdeşleşen bitkidir ve bu da havuçtur. Havuç, seks hormonlarını aktive eden bir sebzedir. Onun kürünü aşağıda belirttiğim şekilde uygularsanız, cinsel gücünüzdeki artışı kısa zamanda fark edersiniz. İşte, havucun tavşanla özdeşleşmesinin arkasında yatan en önemli sebep budur. Tavşanın havucu severek tükettiğini hemen herkes bilir. Ancak, havucun cinsel arzuyu tetikleyen özelliğinin olabileceğini düşünmek kimsenin aklına gelmezdi. Son birkaç yıldan bu yana yapılan araştırmalar havucun hem düşünme gücünü artırdığını hem de iktidarsızlığa karşı mükemmel bir önleyici güç olduğunu ortaya koymaya başlamıştır. Havuç, cinsel dürtüyü de artırma özelliğine sahiptir. Kısaca şunu söyleyebilirim, tavşanların hızlı üremelerinde etken olan lokomotif güç, havuçtur!

Havucun içerdiği falcarinol etkin maddesinin iki önemli etkisi vardır. Birincisi, tümör oluşumuna engel olabilmesidir. Tıp dili ile söylemek gerekirse, falcarinol maddesi anti-neoplastik özelliği olan etkin bir maddedir. Bu bakımdan havuç kansere karşı önleyicidir. İkincisi ise, bu etkin maddenin tümörün büyümesini yavaşlatabilme gücünün olmasıdır. Diğer bir ifade tarzıyla antitümör etki göstermektedir. Değerli okuyucu, havucun bu özelliğinden istifade edebilmeniz için onun kürünü yapmak gerekir. Yemeklerinizde veya salatanızda tercihli olarak kullanacağınız havuç bir beslenme şeklidir. Eğer, onun tedavi veya önleyici gücünden faydalanmak istiyorsanız, mutlaka kürünü uygulamanız gerekir. Aşağıda, havuç kürlerinin hangi durumlarda ve nasıl uygulanması gerektiğini açıklamış bulunuyorum. Hangi kürün en uygun olduğuna okuyucunun kendisi karar verebilir. Havuç, özellikle deri ve akciğer kanserine karşı mükemmel bir önleyicidir. Prostat, pankreas veya meme kanserine karşı bu önleyici gücü yoktur. Bir bitkinin kansere karşı önleyici gücünden bahsediliyor ise, mutlaka hangi kanser türüne karşı etkili olduğu sorulmalı ve öğrenilmelidir. Aksi, taktirde falanca bitki kanseri önlüyormuş veya tedavi ediyormuş demek kesinlikle yanlıştır. Örneğin, rahim ağzı kanserini (cervix cancer) önleyebilen en güçlü bitki enginardır.

Meme kanserini önleyebilen ve eğer başlangıç aşamasında ise durdurabilen ve de tedavi gücü olan arslanpençesidir. Her bitkinin yaratılış nedeni ve sebebi vardır. Bu sebebin arkasında yatan neden genel değil özeldir.

Havucun neye yaradığını kime sorsanız sorun, hemen gözlere iyi geldiği cevabını alırsınız. Benim yapmış olduğum araştırmalara göre, gözlerimiz için havuçtan çok daha faydalı olan sebze domatestir. Şüphesizki, havuçta gözler için faydalı bir kaç tane önemli etkin madde bulunmaktadır. Örneğin, beta-cryptoxanthin, A-vitaminini aktive etmekte etkilidir. Ancak, taze sıkılmış domates suyu (TSDS) ile taze sıkılmış havuç suyu mukayese (TSHS) edildiği zaman, TSDS gözler için çok daha etkili ve faydalıdır.

Havuç, bol miktarda A vitamini içerdiğinden dolayı gözler için faydalıdır. Ancak, burada bilmemiz gereken nokta A vitamininin yağda çözünen bir vitamin olmasıdır. Havuç suyunu doğrudan içtiğimiz taktirde içerdiği A vitamininden tam anlamıyla istifade edemeyiz. İçerdiği A vitaminini büyük bir oranda vücudumuza kazandırmak istiyorsak, bu taktirde bir bardak havuç suyunun içerisine iki-üç damla sıvı yağ damlatmamız gerekir. Damlatılan bu sıvı yağ havucun içerdiği A vitamininin çok daha büyük oranda vücudumuz tarafından emilmesini sağlıyacaktır. Çünkü, A vitamini yağda çözünen bir vitamindir. Avrupa’nın bazı şehirlerinde taze meyve suyu satan dükkanlarda havuç suyu sipariş ettiğiniz zaman, “bir kaç damla sıvı yağ damlatalım mı?”diye sorarlar.

Havuç suyunun önemli bir özelliği yemek borusu ve mide yanmasına karşı olan gücüdür. Mide yanması çekenler için bir bardak havuç suyu bulunmaz bir nimettir. Eğer, mevsiminden dolayı veya herhangi bir nedenle havuç bulunamıyorsa, sadece ve sadece iki yudum olarak içilecek olan soğuk sütün, yemek borusu ve mide yanmasına karşı nasıl etkili olduğunu içtikten 3-4 dakika sonra hissedeceklerdir. Yemek borusu ve mide yanmasında bir yudum SÜT mucizedir. Aradan bir kaç dakika veya saat geçtikten sonra yanma eğer tekrar başlıyorsa, bu taktirde tekrar sadece iki yudum süt içiniz. Yanma başladığında her defasında iki yudum süt kullanarak, mide yanması zaman aralıklarının giderek açıldığını ve bu konudaki yanma şikayetinizin ortadan tamamen kalktığını hayretle gözleyebilirsiniz. Süt bu konuda gerçek bir mucize yaratır. Ve sizi tedavide edecektir. Bu uygulama bir hafta veya on gün sürebilir. İki-üç gün içerisinde yanma şikâyetlerinin tamamen ortadan kalktığını belirtenler de vardır. Yıllardır mide yanması çekipte iki yudum sütle tüm şikâyetlerini ortadan kaldırmış çok sayıda insan tanıyorum. Daha çabuk veya daha hızlı etki eder ve mide yanmamdan kurtulurum düşüncesiyle, kesinlikle iki yudumdan fazla almayınız. Kullanacağınız sütün, soğuk veya oda sıcaklığında olmasına da dikkat ediniz. Sıcak sütü yudumlamanın bu durumlarda faydası çok daha azdır. Mide yanması veya yemek borusu yanması başlamasın diye önleyici olarak sadece iki yudum süt içebilirsiniz. Piyasada satılan kapalı pastörize sütler bunun için çok uygundur.

Allah’ın yarattığı her nimetin, bir hikmeti vardır. Bu alemde sebepsiz hiç bir şey yaratılmamışdır. Yaratılmış her şeyin bir görevi vardır. Daha doğrusu bir karşıt görevi veya karşıt vazifesi vardır. Çoğu zaman tükettiğimiz bir bitki biz hiç farkında olmadan bize şifa veya zarar verebilir. Farkında olmadığımız, sırrını bilmediğimiz o kadar şey varki... Gerçek alemde etkin maddelerin karşıt görevlerini araştırmak, ortaya koymak şüphesiz ki gerçeğin ta kendisidir. Ancak, hakikat aleminde bu durum tamamen farklıdır. Örneğin, fizik veya kimya biliminin kuralları ve yasaları doğrudan gerçek alem için geçerlidir. Hakikatte tüm bu bilimsel gerçekler insanoğlunun bilmediği ve tamamen farklı bir şekilde ceryan etmekte ve oluşmaktadır. Bu alem, insanlık var olduğu müddetçe sonsuz bir araştırma kaynağıdır.

Yazinin tamamini okumak isteyenler icin asagidaki linkte yazinin tamamini bulabilirsiniz..

Kaynak http://www.saracoglu.at/bolum.php?name=kur&kid=12

janbi

  • Ziyaretçi
Ynt: Havuc Mucizesi
« Yanıtla #1 : 15 Ocak 2008, 19:06:37 »
Paylaşım için çok teşekkür ederim zeynep.

Havuç içerisinde bulunan bir vitamin , vücutta depolanabilen vitaminlerden biri olduğu için  tüketiminde bilinçli davranmak gerekebilir diye düşünüyourm.Zira her daim  havuç tüketirsek , içeriğinin toksit etkilerine maruz kalabilirmiyiz?

Bunun yanında bir çok besinde olduğu gibi havucun da hazırlanış biçimi  ( sıkma , haşlama , çiğ vs )  havucun glisemik indexi üzerinde etki yaratmakta diye biliyorum.Bunu da havuç tüketiminde göz önünde bulundurmak yararlı olabilir.

Kaynak bilgilendirme konusunda biraz eksik kalmış galiba.

Mide yanmasına karşı süt ayrı bir konu.Kaynak farklı bir bakıç açısı ile yaklaşmış bilimsel olarak doğru yada yanlış diye bir yorum yapmak bizim haddimize değil.Yanma oluşumunun nedenini bir uzman aracılığı ile tespit etmek ve buna uygun dengeli bir beslenme programı düzenlemek sütten daha yararlı olabilir diye düşünüyorum.
« Son Düzenleme: 15 Ocak 2008, 19:14:51 Gönderen: janbi »

nazlita

  • Ziyaretçi
Ynt: Havuc Mucizesi
« Yanıtla #2 : 01 Nisan 2008, 17:02:14 »
Janbi;

Peki acaba havucu nasıl tüketelim ki glisemik indexi üzerinde sağlayacağımız etki bizim için en faydalısı olsun? Bir de mesela ne kadarı aşırıdır havucun? Yani ben günde 1-2 yerim genelde; acaba bu da aşırı mıdır?

janbi

  • Ziyaretçi
Ynt: Havuc Mucizesi
« Yanıtla #3 : 01 Nisan 2008, 21:58:31 »
Nazlıcan  biliyorsun havuçta a vitamini yoğun bulunmakta.Bildiğim kadarı ile orta boy bir havuçta 2025 mikrogram ( retinol ) a vitamini bulunabiliyor.Yetişkin bir bayanın günlük alması gereken , önerilen a vitamini miktarı 800 mikrogram , baylarda ise 1000 mikrogrammış.Şimdi tabi ki günde iki havuç yedik diye toksik zehirlenmeye maruz kalıcağız demek değil.Toksik zehirlenmelerin yüksek dozlarda uzun süreli kullanımlarda söz konusu olduğu söyleniliyor.Lakin a vitamini ve öncülerinin farklı besinlerde de bulunduğunu göz önünde bulundurarak  belirli bir denge içerisinde kullanılması gerektiğini düşünüyourm, ki özellikle vitamin hapları da kullanıyorsak.

Normalde havuçun glisemik indexi yüksek zaten.Bir de haşlama ,  sıkma vari işlemlere soktuğumuzda sindirilmesi daha da kolay oluyor.Çiğ yemek daha doğru gibi geliyor.

 Birde glisemik yük diye bir durum var.Havuçun glisemik yükü ise çok değilmiş ve glisemik yük oluşabilmesi için ise epey miktar havuç yemek gerekirmiş.

 Dolayısıyla doya doya yiyin de deniliyor :)

Çevrimdışı muhterem

  • Üye
  • *
  • İleti: 741
  • Karma: +0/-0
  • Cinsiyet: Bayan
Ynt: Havuc Mucizesi
« Yanıtla #4 : 02 Nisan 2008, 09:03:53 »
Glisemik yük ne demek Janbi????
Kendin İçin Birşey Yapmayacaksan ; Kim Yapacak ?
Başkası için bir şey yapmayacaksan ;Varolma'nın Anlamı Ne?
Şimdi Yapmayacaksan ; Ne Zaman ?

Çevrimdışı merih

  • Üye
  • *
  • İleti: 85
  • Karma: +0/-0
  • Cinsiyet: Bayan
Ynt: Havuc Mucizesi
« Yanıtla #5 : 02 Nisan 2008, 12:14:11 »
 :)Merhaba,

Meri Hn, bu glisemik yük konusunda Janbi daha detaylı bilgiler verebilir mutlaka, ben de bu konuda bildiklerimi paylaşmak istedim..


Glisemik indeks kavramı
Beslenmenizde kompleks karbonhidratlara daha fazla yer verin
(total kalori miktarının %50 ya da daha fazlası)

Son zamanlarda karbonhidratlardan çok fazla söz edildiği için bu konuya açıklık getirelim. Karbonhidrat adı içeriğindeki; karbon (C), oksijen (O2) ve hidrojen (H) molekülleri zincirden gelir. Yapısını değiştirdikçe daha farklı karbonhidratlar elde ederiz. Örneğin beyaz şeker gibi basit karbonhidratlar veya patates gibi sindirilebilen ya da kepek gibi sindirilemeyen kompleks karbonhidratlar...

Kompleks karbonhidratlar rafine edilmediği (doğal hali ile ) zaman değirmende öğütülmüş buğday ve diğer kepekli tahıl unları şeklinde; rafine edilip kepeği ayrıldığında beyaz un şeklindedir. Karbonhidratların yararı yapısındaki doğal liflerden ileri gelir. Ayrıca bu karbonhidratlar; vitamin, mineral ve hastalıklarla savaşan antioksidanlardan da zengin olduğu için rafine edilmemiş kepekli tahıllardan elde edilen kompleks karbonhidratlardan zengin kaynakların tüketilmesini önerilir.

Karbonhidratlar; beyin, merkezi sinir sistemi ve kaslar için en sağlıklı enerji kaynağı olup günlük beslenmemizde farklı karbonhidrat kaynakları tüketmek kan şekeri düzeyinde de farklı etkilere neden olmaktadır.  Bu fark günümüzde GLİSEMİK İNDEKS kavramını ön plana çıkarmıştır. Glisemik İndeks (Gİ) yenilen herhangi bir besinin kan şekerini yükseltme yeteneği olarak tarif edilir. Gİ düşük besinler, bireylerin daha uzun süre tok kalmalarını sağlarlar. Ancak besinin Gİ değerini etkileyen birçok etken bulunmaktadır. Bunlar besinin içerisindeki nişasta miktarı, posa türü, pişirme ve hazırlama şekli, protein ve yağ miktarı gibi.
 

Glisemik indeksi düşük ve yüksek yiyecek örnekleri 
 

Glisemik İndeksi Yüksek (Rafine Edilmiş) 
Beyaz Un
Beyaz Şeker
Beyaz Pirinç
Reçel
Paket halinde Patates
Cips
Makarna
Spagetti

Glisemik İndeksi Düşük  (Rafine Edilmemiş )(Daha Sağlıklı )
Kek, ekmek gibi hamurların ana maddesi Kepekli Un
İşlenmemiş şeker kamışı (kara şeker)
Kepekli Pirinç (esmer)
Meyve
Bütün halinde Patates
Kuru fasuly eve diğer baklagiller
Kepekli makarna
Kepekli Spagetti


Glisemik İndeksi düşük, kana yavaş karışan, kuru baklagiller, kepekli makarna, spagetti, kepekli ekmek, lifli meyveler ve sebzeler yerseniz, dolaşım sisteminize glikoz daha ağır ve küçük dozlarda gireceğinden, pankreasınız bunlarla başa çıkabilmek için azar azar insülin üretecektir. Hem pankreasınız fazla yorulmayacak, hem de kan şekeriniz ani çıkış ve düşüş etkilerinden kurtulmuş olacaksınız. Yıllar geçtikçe birdenbire yükselen ve düşen kan şekerini düzenlemek için çabalayan pankreasınız yorulacaktır. Pankreasın yorulması da genetik açıdan yatkın olan kişilerde yetişkin diyabetin ortaya çıkmasına yol açacaktır. Üstelik Glisemik İndeksi düşük yiyecekler kan şekeri miktarını uzun süre aynı düzeyde tutacağından çok sık acıktığınızı hissetmeyeceksiniz. Sık sık küçük porsiyonlar biçiminde yemek yemek de aynı etkiyi yaratacak ve şişmanlamadan atıştırmanıza izin verecektir.

Konunun özü nedir?

Sağlıklı karbonhidratlar gibi sağlıklı olmayan karbonhidratlarda vardır. İkinci grup kana çabuk karışan, glisemik indeksi yüksek basit şekerler, rafine edilip liflerinden arındırılmış tahıllar ve beyaz un ya da beyaz şekerle yapılmış yiyeceklerdir. Herhangi bir yiyecek beyaz ise, büyük olasılıkla rafine edilmiştir. İyi karbonhidratlar ise kana yavaş karışan, glisemik indeksi düşük besinlerdir, yani meyveler, sebzeler, lif oranı yüksek olduğundan doyurucu ve organizmaya enerji sağlayan rafine edilmemiş kepekli tahıllardır.

Önemli olan tükettiğiniz her besinin glisemik indeks değerine takılıp kalmak değil, glisemik indeksi düşük ve yüksek besinler arasında tam bir denge kurmaktır. Glisemik indeksi yüksek besinler sağlığa zararlı olur ama çok az miktarda yenen basit karbonhidratlar pek zararlı sayılmaz. Örneğin bir öğünde fındık veya kuru baklagil gibi glisemik indeksi düşük yiyecekler tüketiyorsanız bunun yanı sıra beyaz undan yapılmış ince bir ekmek yiyebilirsiniz. Glisemik indeksi yüksek ve düşük yiyeceklerin karıştırılmasına glisemik indeksi orta düzey olan bir öğün oluşturulur. Ancak kepekli buğdaydan yapılmış ekmek yerseniz zaten işe düşük glisemik indeksli bir besinle başlamış olursunuz. Önemli olan yediklerinizi doğru bir şekilde dengelemeniz; ağırlığınızın denetimini sağlayarak, kanser, kalp hastalıkları, diyabet riskinizi düşünüp yaşam boyu sağlıklı besleme alışkanlığını kazanmanızdır.
 

 ;n

Kaynak: www.sdonmez.com
« Son Düzenleme: 02 Nisan 2008, 13:30:37 Gönderen: nazlita »

janbi

  • Ziyaretçi
Ynt: Havuc Mucizesi
« Yanıtla #6 : 03 Nisan 2008, 01:52:55 »
Meri hanım kısaca özetlemek gerekirse glisemik index besinde ki karbonhidratın kalitesini ( basit veya kompleks ) ifade ederken  , glisemik yük ise besinde ki karbonhidratının  miktarını ifade ediyor  bildiğim kadarı ile.

Günlük besin disiplinine bakılırken glisemik indexin yanısıra glisemik yüke de dikkat ediliyor.
Bunun nedeni bir besinin glisemik indexi yüksek olmayabilir lakin glisemik yükü yüksek olabilir ( yani içerdiği karbonhidrat miktarı )
Dolayısıyla glisemik yük açısından yüksek olan bir besini çok  tükettiğimiz zaman yağ depolanmasına neden olabiliyor.

Glisemik yük , Glisemik Yük = (Gİ x  yenen karbonhidrat miktarı gram olarak) / 100 formülü ile hesaplanıyormuş.

Glisemik yükün 20'den fazlası yüksektir deniliyor. 11-19 arası orta, 11'in altı düşük glisemik yük olarak kabul ediliyormuş.

Günlük glisemik yük 60-75 olmalı , her öğünde 15 GY olacak şekilde gıda alınmalıdır gibi bilgilerde var.

Çevrimdışı muhterem

  • Üye
  • *
  • İleti: 741
  • Karma: +0/-0
  • Cinsiyet: Bayan
Ynt: Havuc Mucizesi
« Yanıtla #7 : 03 Nisan 2008, 09:40:56 »
Teşekkürler Janbi,
Bu bizim için yeni bir kavram.
Bundan sonra buna da dikkat edeceğim.Ama daha çok besinin içerdiği karbonhidrat mıktarı önemli sanırım.Yani kan şekerini yüksetlmeyen ama çok yenirse kilo aldırabilen besinler.
Tekrar teşekkürler.

Sevgiler.

Kendin İçin Birşey Yapmayacaksan ; Kim Yapacak ?
Başkası için bir şey yapmayacaksan ;Varolma'nın Anlamı Ne?
Şimdi Yapmayacaksan ; Ne Zaman ?

janbi

  • Ziyaretçi
Ynt: Havuc Mucizesi
« Yanıtla #8 : 03 Nisan 2008, 12:07:41 »
Ben teşekkür ederim Meri hanım.
Benim için de yeni bir kavram.
Sizinde yazdığını gibi kompleks karbonhidrat olup kan şekerini bir anda tetiklemese bile aşırı yendiği zaman kilo almaya sebebiyet verebiliyor.

Uzun süredir benim aklımı kurcalıyor aslında.
Lakin ben biraz glukojen yönünden gitmiştim.Yani vücudumuzun glukojen depolama miktarını biliyoruz.Ne kadar karbonhidrat ne kadar glukojene eşittir , yani ne kadar karbonhidrat yersek hedef glukojen miktarı alınırızı bir türlü çözemedim.

Spor ve dans adına önem verdiğim bir bilgi.
Zira glukojen depolarının sıkça boşalıp , doldurulması gerekeren durumla sık karşılaşabiliyoruz.
Glukojen depolarını doldurmak için 20 - 24 saat gerekiyor deniliyor ve bu süre içerisinde yoğun karbonhidrat beslenmesi isteniliyor lakin ne nedir ne kadardır benim hala bilinmezde.