Hoşgeldiniz Ziyaretçi. Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.

Gönderen Konu: Boğulmak mı Terk Edilmek mi?  (Okunma sayısı 2871 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı zahide

  • Kıdemli üye
  • Üye
  • *
  • İleti: 118
  • Karma: +0/-0
  • Cinsiyet: Bayan
Boğulmak mı Terk Edilmek mi?
« : 29 Eylül 2009, 19:11:39 »
Boğulmak mı Terk Edilmek mi?

Boğulma korkusu, birisi bize fiziksel yada duygusal olarak fazlasıyla yaklaştığında boğulduğumuzu yada özgürlüğümüzü yitirdiğimizi hissetmemizdir. Haddinden fazla ilgi ve şefkat ile gereğinden az kabul ve hoşgörü aynı şeydir. Boğulduğumuzda “Beni rahat bırak” deriz. Terk edilme korkusu, bizi bırakıp giden birinin ardından duygusal olarak yaşamaya devam edemeyeceğimizden korkmaktır. İlgi, takdir ve şefkat eksikliğiyle eşdeğerdir. Terk edilmekten korktuğumuzdan “Benim kal” deriz. Her iki durumda da güç içimizde değil, “Dışarıdaysa” korkuya kapılırız. Kendimizi tuzağa düşmüş ve kontrol altında, başkalarının merhametine kalmış hissederiz.
İnsan, hem boğulmaktan hem de terk edilmekten korkabilir. Bu korkuların isimlerini, hatta nereden kaynaklandıklarını dahi bilmeden korkuya kapılırız. Daha da ötesi, fiziksel olarak hatırlandıkları ve muhafaza edildiklerinden, sıradan irade gücüne karşı bağışıklık kazanmışlardır; gerçek uyaranlara gösterilen otomatik tepkiler gibi görünürler. Sözgelimi güçlü bir boğulma korkusu yaşayan biri kucaklaşmayı tehdit olarak algılayabilir. Her hücresinde, işlemediği cinayetin öfkesiyle volta atan bir mahkumun olduğu bir vücudun gardiyanı mıyım?   

Yakınlık ihtiyacı ile yakınlık korkusu arasında durmadan gidip geliriz. Çocukluk yıllarımızda ana veya babamız veya her ikisi de bizi ilgi, takdir ve şefkate boğduysa kimliğimizin tehlikede olduğu hissine kapılmış olabiliriz. Bunun bir sonucu olarak ta kimliğimizi kaybetme korkusuyla etrafımıza katı sınırlar çizmeyi öğrenmiş olabiliriz. Kucaklamaları geri çevirdik, bizden istenenlere hayır dedik ve ilgiden saklandık. Sonunda kendimize bir duvar örerek tehlikeli sevgilerin yanında ne yazık ki diğer bütün sevgileri de uzak tutmayı başardık. Geri çevirme ne kadar güçlüyse geri çekilme de o ölçüde katıdır. Bunu anlamak, kendimiz de yada başkalarında geri çekilmenin şefkati tetiklemesine yol açar.

Geçmişte yakınlık tehlikeyle ilişkilendirilmişse, travma sonrası stres tepkisi olarak varlığını sürdürür. Yakınlık ve boğulma korkusu anlaşılması güç ve uzun ömürlüdür; bundan ancak üzerinde çalışarak ve üstüne giderek kurtulabilirsiniz. Bunu da karşımızdakinin sevgimizi ne kadar ve nasıl göstereceğimizi kontrol etmesine değil, yönlendirmesine izin vererek başarırız. Kontrolü bu şekilde elden bırakmak, yakınlıktan duyan biri için ürkütücüdür.
Bizi asıl korkutan yakınlığın kendisi değil, uyandırdığı hislerdir. Boğulma korkusu olan birine yakınlık,eski ve tanıdık  bir döngüyü, yakınlığı takip eden terk edilme veya istismarı hatırlatır. Bu durumda yetişkin olduğumuzda zihinsel olarak olmasa da hücresel olarak, birisi bize yaklaşacak ya bizi terk edeceğine yada istismar edeceğine inanırız.

Biz erkekler cesur ve güçlü olmak üzere yetiştirildik. Fakat güç ile aramıza giren korku, sevgi ile aramıza giren korku kadar önem taşımaz; çünkü sevgi, bir erkeğin sahip olabileceği en büyük güçtür. Hayatta her şeyden çok sevgi dolu olmaya uğraşalım.

Kaynak:Olgun İlişkiler,Kuraldışı
Her  Şeyin Mevsimi, Her Amacın Bir Zamanı Vardır.Doğma Zamanı, Ekme Zamanı ve Ektiğini Biçme Zamanı. Tanrı Her Şeyi Zamanında Güzel Olacak Şekilde Yarattı.