Bilmiyorum. İnsanların özlemini duyduğu yer, hayalini kurduğu doğa bahçesi gerçekten hayalimizdeki şekliyle var mı? Belki sizlerde yoga esnasında olmak istediğiniz yeri zihninizde canlandırıyorsunuz. Ama ben sürekli aynı yeri canlandırmaktan olsa gerek, oraya bayağı alıştım. Hiç gitmek istemiyorum. Sürekli ordayım.
Çok geniş bir dağın yamacındayım. Oturduğum yer dağın eteği. Hafif yokuş aşağı oturuyorum. Kendimi orada bile gözleri kapalı hayal ediyorum. Tam önümde bir nehir ve o nehire şarıl şarıl sesli bir şekilde akan bir şelale var. Nehirin içinde tatlı su balıkları, zira ben onları nehirin kenarına giderek izliyorum. Onların kaçışmalarını takip ediyorum, tebessüm ediyorum. Kuş sesleri o kadar güzel ki, az ilerideki çeşit çeşit ulu ağaçlardan geliyorlar. Anne serçe, yavrularına yem taşıyor. Nereye baksam çeşit çeşit çiçekler gözlerimi alıyorlar. Ağaçların güzel meyvelerini yiyorum, tertemiz ve buz gibi sular içiyorum. Yağmur yağıyor, etraftan mis gibi bir toprak kokusu yayılıyor. Bol oksijenle bu kokuyu içime çekiyorum. Biraz ilerde ise bir göl var. Yine içinde balıklar. Gölün kenarlarında nülüfer ve sazlar. O da ne; karabataklar, ördekler yüzüyorlar. O kadar güzeller ki, bakmaya doyamıyorum. Onlara ekmek atıyorum.
Sanırım şehir hayatının stresinden ötürü doğaya büyük özlem var. Gün içerisinde kendimi dinlendirmek için gözlerimi ara ara kapatıyorum. Burayı hayal ediyorum. Her hayal edişimde yeni bir güzellik buluyorum. Şu anda bu yazıyı yazarken az ileride bana ait bir ahşap ev gördüm.
İnsan hayallerindeki doğadan enerji alır mı? Ben burayı zihnimle buraya gittiğimde tarifi sonsuz bir mutluluk duyuyorum. Pozitif hissediyorum. Yüzüm en az yarım saat gülüyor.
Sewgiler.