Hoşgeldiniz Ziyaretçi. Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.

Gönderen Konu: Yaraya Tuz Basmak....  (Okunma sayısı 3242 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı zahide

  • Kıdemli üye
  • Üye
  • *
  • İleti: 118
  • Karma: +0/-0
  • Cinsiyet: Bayan
Yaraya Tuz Basmak....
« : 28 Ağustos 2009, 18:26:59 »
Yaraya tuz basmak…

Duygusal desteğin bileşenleri olduğundan beş nitelik karşılanmadığında kendimizi bedensel, duygusal ve ruhsal olarak kopuk ve yalnız hissederiz.

Geçmişi iyileştirmek, onarmak geçmiş yaraları geri çağırmak değil, değişip kendiliğinden açılana kadar geçmişle birlikte, geçmişin içinde olmaktır. Geçmişle kalmak içimizdeki Sevgiliyi, en derin kişisel gerçeğimizi bulmaktır. Acı veren bir duruma katlanmak ve kullanılmak, kurban olmayı kabul etmektir; yaralı kendimizle kalmaksa ruhsal bir zafer. Acı, kırılganlıklarımıza açılan bir kapıya dönüşür ve en işlenmemiş zeminde en hassas benliğimizi buluruz. Kendimizle kalmaya karar verdiğimizde yaralarımıza sadece ziyaret edilip başlarında vakit geçirilmesinin bizi iyileştirmelerine yettiği tapınaklar olarak saygı göstermiş oluruz. Bu çalışmayı yaptığımızda seyyahızdır artık, marangoz değil. Sevgi bulamadığımız için incinmişsek, sevgiyi paradoksal olarak sadece duyduğumuz özleme farkında lığımızı açarak bulabiliriz. Başlangıçtaki kaybımızı başka bir insanın bize vereceği karşılıkla tümüyle doldurmak yerine içimizde ona yeni bir yer vererek çözüme kavuştururuz. Egomuz sevgi arar fakat bizim sevgiyi önce kendi içimizde bulmamız gerekir. Bunu bir kez yaptıktan sonra başkalarına varlığını paylaşmak isteyen zengin insanlar uzanır, varsıllığa el koymak isteyen bir yoksul gibi değil. 

Efsane ve mitlerin kahramanları korkusuzdur fakat zindandaki Robin Hood,devin karısının dolabındaki Jack, balinanın karnındaki Yunus, gelincik tarlasında uyuyakalan Dorothy gibi hepsinin gücünü yitirdiği bir nokta vardır. Bunların her biri farkındalık meditasyonunda sakince tahammül edilen zamanların mecazıdır. Güçsüzlük ve hareketsizliği insanın herhangi bir yolculuğunun yararlı aşamaları olarak görür, varlıklarını kabul ederler.

Kişisel gelişim hareketi son zamanlarda asla kurban haline gelmemek üzerinde fazlaca duruyor. Beklide tek taraflı bakmaya başladık ve birbirini tamamlayıcı savunmasızlık ve beceriklilik gibi zıt kavramlar arasındaki dinamik etkileşimi unuttuk. Yalnızca kurban olmak elbette tehlikelidir. Şiddetin kurbanı haline gelmeyi asla kabul etmemeliyiz. Fakat aldatılma sonucunda depresyona girmek normaldir. Her gerçek kahramanın kolları açık karşıladığı, zaman zaman yaşanan güçsüzlük egomuzu ve kontrolü bırakmamıza yardım eder.

Kayıpların, zorlukların,hayal kırıklıkları, yaralar ve aldatılmaların çocukluktan yetişkinliğe geçişte, hatta yetişkinlik süresince büyümemizi teşvikte gerekli olduğu bir gerçektir. Anne babamız istediğimize hayır dediğinde acı duyarız fakat bir yanımız da kendi ayakları üzerinde gelişmeye başlar. Yasaklamalar bize pazarlık yeteneği kazandırır. Her istediğimizi yerine getiren annemiz karakterimizin gelişmesine yardımcı olmayacaktır.  Külkedisi ve uyuyan güzel gibi biz de öksüz arketipini bütünlemek ve yetişkinliğe doğru arkamızdan itilmesi için “Kötü ruhlu bir üvey anneyle” biraz zaman geçirmeye ihtiyaç duyabiliriz.

Savaş kahramanı Tom Daly’nin dediği gibi, “Çoğunlukla en derin yaralarımız adlandırdığımız durumlar masumluğun, görkemin, pasifliğin, şeddetin ve bağımlılığın cazibesinden kurtulmanın başlangıcını temsil ediyor.”  Bu tür başlangıçlara ihtiyacımız var, onların yokluğunda gelişen ve değişime direnebilir, hatta başkalarına karşı sorumluluğumuzu ve kişisel egoyu aşma kaderimizi inkar edebiliriz. Erken dönemde yaşanan istismar ve ihanetin bile, kınanmaları gerekse de, bizim gibi zorlu sınavlardan fayda sağlayan varlıklar için olumlu bir yanı vardır.
Acı dolu geçmişimizi silemeyiz fakat yeniden yaşamamız gerekmez. Geçmişimizden ayrılmayız ama ona tutunmamızda gerekmez. Yaşadığım karmaşayı ortadan kaldırmak için değil, dayanabilmeme yardım etmek için yanımda ol diyebiliriz.


Kaynak: David RICHO,Olgun İLİŞKİLER
Her  Şeyin Mevsimi, Her Amacın Bir Zamanı Vardır.Doğma Zamanı, Ekme Zamanı ve Ektiğini Biçme Zamanı. Tanrı Her Şeyi Zamanında Güzel Olacak Şekilde Yarattı.