Bugünlerde kendimi izliyorum .Birirlerini dinlerken bazen tamamen onların söylediklerine odaklanıyorum. Bazen de zihnim hiç susmuyor. Sürekli içimden onlara ve kendime laf yetiştiriyorum. Sonra bakıyorum, karşımdakini hiç anlamamışım, çünkü zihnim doluymuş..
Durmak, susmak, koşturmayı, çözmeyi, düzeltmeyi, yetişmeyi, yetiştirmeyi durdurmak..
Bir an için mesela vaktim olunca yaparım değil şimdi??
Kuş gözlemleyen insanlar öylece dururlar, ellerinde dürbünler, gökyüzüne bakarlar. Gördükleri kuşa dikkatlice bakarlar, tanımaya çalışırlar, tüm odakları o kuştur. Şu kuş kötü, bu kuş iyi demezler, yargılamazlar.. Tek istedikleri; geleni görmek, tanımaktır. İç dünyamızda da her an yeni bir düşünce, ruh hali, duygu, duyularımızdan mesajlar geliyor sahneye, kuş gözlemcileri gibi onları izlemek yeterli; hiçbir şey yapmaya, değiştirmeye gerek yok. Aslında olanak yok belki de.
Bunları yazarken klavyede hissettiğim basınç, içimdeki coşku,etraftaki hafif gürültü,kendimi ifade edebiliyor muyum kaygısı,anda olmak böyle bir sey herhalde.
Sizler bu satırları okurken neler hissediyorsunuz, bedeninizde neler oluyor.
Şu anda neler oluyor ...
Eskiden anda olmaya ilişkin kitaplar yada sohbetler oldugunda 'gerçekten cok doğru ben de yapmalıyım yasamıma sokmalıyım deyip gelecege erteliyordum. Bu ertelemeleri bile farketmem cok önemli diye düsünüyorum.
Sessizlik bana çok iyi geliyor.
Sevgiler