Bugün, iş seyahati için gittiğim Kayseri'den dönüyordum. uçakta yanıma yaşlı bir Japon çift oturdu. yaşlı kadın yanıma oturur oturmaz bana gülümseyerek 'tanıştığımıza memnun oldum' dedi. ben de aynı şekilde karşılık verdim hemen. ama diğer yandan da düşünüyorum, neden merhaba değil de tanıştığımıza memnun oldum dedi diye, ama çok hoşuma gittiğini de itiraf etmeliyim. kadın meraklı bir şekilde benle sohbete başladı, güzel bir İngilizceyle konuşuyordu. Genelde bizim dinimizle, gelenek göreneklerimizle ilgili şeyler soruyordu. kendileri 3. kez Türkiye'ye gelmişler, bir haftalığına kültür turundaydılar, truva, efes, pamukkale, konya, kapadokya,v.s. Her ikisi de emekli ve Tokyo yakınlarında yaşıyorlarmış. Ama asıl dikkatimi çeken kadının içindeki o merak, yeni şeylere duyduğu heyecandı, çok hayat dolu ve neşeliydi. hele bir an vardı ki gerçekten bende hayranlık uyandırmıştı. uçakta ikram sırasında geleneksel içecek olarak sorduğu ayranı kendisine anlatmıştım, bunun üzerine denemek istedi. Bardağından ilk birkaç yudumu aldığında sanki ilk kez yüzmek için suya giren, ya da dondurma yiyen çocuklar gibi şen bir kahkaha attı, hayran oldum demekte sakınca görmüyorum.
Daha sonrasında bir ara dönüp kocasıyla bir şeyler konuştu ve kocasından bir kalem aldı. Bana dönüp bİr kağıt üzerine keçeli kalemle birşeyler yazmaya başladı. Sonra kalemin arkasındaki silgiyle yazdıklarını sildi. Bana silinebilen keçeli kalemi anlattı. Şaşırma sırası bana gelmişti, bana da bu heyecanını bulaştırmıştı sanki. Kadın her yaşta coşkulu ve heyecanlı olabileceğimizin canlı bir kanıtı gibi karşımda hayat dolu duruyordu. Ardından kalemi bana hediye etti, biraz şaşkın, çoklukla memnun bir ifadeyle teşekkür ederek kalemi aldım. Meğer Japonya'da bu kalem 2 senedir varmış. Diğer yandan içimde bir kıpırtı oldu..keşke bir şey olsa da ben de onlara birşey verebilsem diye içimden geçti bir an...Kadındaki yaratıcılık ben de de vuku bulacak mıydı...o an için sanmıyordum, çünkü epey yorgun ve yoğun bir haftadan sonra beynim biraz durgundu açıkçası, işim şansa kalmıştı ama sonunda şansım yaver gitti diyebilirim...
Neyse, az sonrasında kadın öğlen indiklerinde tur operatörünün kendilerini yemeğe götüreceğini söylediğinden, yemediği sandviçi bile bana vermeyi önerdi. Şu ana kadar bu kadar hediye vermeye, kısaca vermeye meyilli insana az rastladığımdan hayran oldum. Hem de yarım saattir tanıdığı yanındaki bir yolcuya bile böyle davranıyordu...Kendisine teşekkür edip, bu kez almadım, kendi sandviçim kafi gelmişti.
Sonra sohbete devam ettik. Bana nazar boncuğunu sormuştu, bir güzel detaylarıyla anlatarak bilgi verdim, çok meraklıydı. Nasıl derler konuşanın güzelliği dinleyendendir diye bir söz vardır ya... Kadının o ilgisi benim de hoşuma gitmişti, aklıma konu hakkında ne geldiyse anlatıyordum. Derken çantamdaki nazar boncuklarını hatırlayarak kendisine hediye etme fırsatı bulduğumdan daha da mutlu oldum. Boncuklardan biri çengelli iğnenin ucundaki kurdeleli ve süslü olandı, kadın onu hemen kazağının üzerine taktı. Avucundaki diğer buncuklrla beraber dönüp kocasına gösterdi hemen. Sonra arada birkaç kez kazağının üstündeki boncuğa bakış attığını gördüm, onu hevesle inceliyordu. İçinde ne güzel bir çocuk vardı:)
Derken uçak yavaş yavaş alçalmaya geçti, biraz daha sohbetten sonra inmiştik. Ve indiğimizde kadın bana dönüp ayrılırken ne dedi biliyor musunuz? İyi günler?, iyi yolculuklar?, tanıştığımıza memnun oldum?, güzel sohbetti?.....hiçbiri değil.
Bana aynen dedi ki: 'Bundan sonraki hayatınızda çok mutlu bir hayat geçirmenizi dilerim.' İnanılmazdı, ne güzel bir dilek, fark edebilen insan için çok değerli, insanı kalbinden yakalayan ve herşeyin amacı olan tek dilek...
Ben de hemen 'teşekkür ederim, aynen ben de size dilerim' diye karşılık verebildim.
Her zaman çoklukla yaşamak istediğim öyle zamanlardan biriydi, ve bunun farkına varabildiğim için kendimi çok mutlu hissettim.
Herkese sevgilerimle...