Hoşgeldiniz Ziyaretçi. Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.

Gönderen Konu: STRESE KARŞI BHAGAVAD GİTA  (Okunma sayısı 2026 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Emyyy

  • Ziyaretçi
STRESE KARŞI BHAGAVAD GİTA
« : 15 Aralık 2007, 11:07:24 »
Derslerine devam etmekte olduğum Yeni Yüksektepe Levent şubesinin Aralık e-dergisinde, üye arkadaşlardan Fatihin dergide yayınlanan Mahabaratha destanı - Bhagavad Gita dan yola çıkılarak stres ile başetme üzerine olan yazısını sizlerle paylaşmak istedim.


STRESE KARŞI BHAGAVAD GİTA
Stres, modern zamanlarda tüm insanlar için çok büyük bir sorun. Hepimiz çoğu zaman
kendimizi stres altında, köşeye sıkışmış hissederiz. Bu durumlarda genellikle huzursuz ve
tedirgin oluruz. Korku, kaygı, öfke, hayal kırıklığı ve karamsarlık tüm benliğimizi ele geçirir.
Stres kaçınılmaz etkenlerin bireyin psişik dengesini bozması ile ortaya çıkan gerilim ve
zorlanma halidir. Uyum sağlamamızı gerektiren herhangi bir değişiklik durumunda ortaya
çıkar ve kaçınılmazdır. Hayatımızdaki değişiklikleri engelleyemeyiz ama bu değişikliklerin
strese yol açmamasını sağlayabiliriz. Stres altında kendimizi nasıl hissettiğimizi aklımıza
getirecek olursak bunu engellemenin sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir yaşam için ne kadar
elzem olduğu aşikârdır.
Stres modern yaşam tarzıyla bire bir ilişkilidir. İlk önce okulda hiç bitmeyen sınavlarla,
kazanmamız gereken lise ve üniversitelerle bütün bu denemelerde başarılı olsanız bile bir iş
bulabileceğinizin garantisi olmamasıyla karşınıza çıkar. Sonra iş hayatına atılırsınız, devamlı
sizden daha yüksek performansta iş çıkarmanız beklenir. Terfi almanız için daha çok
sorumluluklar yüklenir, bu kadar yükün altında ezildiğinizi hissedersiniz ya da işten
çıkarılma korkusuyla kıvranırsınız. Bütün bu işlerinizi yetiştirmeniz için hızlı olmanız,
oradan oraya koşturmanız gerekir. Bu arada ailenizi ve sevdiklerinizi ihmal etmek zorunda
kalırsınız. Bu sefer onlardan uzaklaşmak ve yalnızlık üzerinizde stres oluşturur. Tabi bunların
arasında bir de kendi istekleriniz ve hobileriniz var; ama onlara asla vakit yok. Kendinizi
ihmal etmek sizi huzursuz edecektir. Bu yoğun tempo sağlığınızı bozacak ve o hasta halinizle
koşturmak stresinize stres katacaktır.
Tüm bu olumsuzluklardan kurturlmak için bir psikoloğa gideceksiniz ama o da aynı
düzenin içinde yaşadığından ve onun reçetesi de bu düzeni kuran medeniyet tarafından
yazıldığınızdan bu çabanızın bir işe yaramadığını göreceksiniz.
Çoğumuz bu kısır döngüden sıkılır ve doğuda hayatın dinginlik ve doğal bir ahenk
içinde akmasına imrenerek bakarız. Ama bu dinginliğin çevresel koşullardan ve bu ahenk
içinde yaşayan insanların işlerinin farklılığından kaynaklandığını düşünürüz. İşte en büyük
yanılgımız budur. Doğu bilgeliği ruhu eğiterek onu dinginliğe ve ahenge ulaştırır. Bu şekilde,
çevresel koşullar ne olursa olsun insan ruhsal bütünlüğünü kaybetmez. Eğer biz de stresten
uzak, dingin bir ruha sahip olmak istiyorsak doğu bilgeliğini çalışmamız ve Hintlilerin kadim
kitabı Bhagavad Gita’dan ders almamız gerekir.
Bhagavad Gita ve tüm doğu bilgeliğinin ilk ve en önemli öğretisi kusurlarımızla
savaşmak ve erdemlerimizi yüceltmektir.

Mutluluk ancak erdemli yaşamakla mümkündür.
Acılarımıza, sıkıntılarımıza, streslerimize baksak altında mutlaka bir kusurumuzu görürüz. En basitinden, öğrenciler için en büyük stres kaynağı vermek zorunda oldukları sınavlardır ve bu da zamanında çalışılmadığı için biriken konuların sınav öncesinde yetiştirilememe telaşıdır. Altında önemli bir kusur olan savsaklama yatar. Aslında savsaklamanın da altında disiplin erdeminin eksikliği yatar.
Biz iş yapmamanın, boş zamanların, yatmanın daha iyi olduğunu düşünürüz ve disiplini dış bir zorlama ve zorbalık olarak kabul ederiz. Bu yalnız faraziyemiz aslında tüm streslerimizin altında yatan sebeptir.

Stres, olması gereken şeylerin zamanında ve gerektiği gibi olmamasından kaynaklanan sıkıntıdır ve herkes eğer disiplinli olursa stresin büyük oranda azalacağını bilir ama kimse disiplinli olamaz. Ancak dışarıdan bir zorlama olduğunda disiplinli davranırız ve bu da bize zulüm gibi gelir. Gerçek disiplin, iç disiplindir ve işte Doğu Bilgeliği de tam bu konu üzerinde yoğunlaşır. Disiplinin bir yaşam tarzı haline gelmesi ve bunun altında yatan düşünsel süreç...
Kadim Hint Bilgeliği, iç disiplini her an eylemde bulunma zorunluluğu olarak açıklar.
Bunu anlayabilmek için Hint felsefesinin temel öğretilerini incelemek gerekir.
Hint felsefesi “dharma” ve “karma” kavramları üzerine kurulmuştur. Dharma,
düzendir, doğa yasalarıdır, insanın içinde yürüdüğü yoldur. Bu yolda herkes ister istemez
ilerler. İlerlemenin tek yolu doğa yasalarına uygun davranmaktır. Yasalara uygun
davranmadığımızda yoldan çıkıp duvara çarparız ve bu da “etki tepki yasası”a göre bize acı
olarak geri yansır. Her acının altında bir ders yatar ve bize uygulamadığımız bir yasayı
hatırlatır. İnsanların acı çeke çeke yavaş bir şekilde yasaları öğrenerek yolda yürümesi de mümkündür; ama insanlar acılardan yanlış çıkarımlarda bulunma tehlikesiyle ve çok çilekeş bir hayat yaşamaları gibi olumsuzluklarla karşılaşırlar. Karma ise amelimizdir. Yasalara uyarsak pozitif karma biriktirirz ve yolda ilerleriz; eğer uymazsak negetif karma biriktirir, bunu acı olarak geri öder ve yolda tökezleriz. İşte Hint bilgeliği yasaları öğrenmek ve uygulamak üzere çalışır. Bu yol insanaların büyümesi ve mükemmelleşmesi yoludur, sonu Nirvana’ya çıkar. Nirvana, zamanın ötesinde durma durumudur. İnsanın aklının, yüreğinin, bedeninin saf olma durumudur; ölümün ötesinde olma, insan kusurlarının dışında olma durumudur.
En büyük yasalardan biri eylemdir. Kimse bir an bile gerçekten eylemsiz kalamaz çünkü doğuştan gelen özellikleri nedeniyle insanın eylemde bulunmaktan başka çaresi yoktur ve eylem, eylemsizlikten üstündür. Atalet, eylemin tersidir ve her zaman bizi yoldan çıkarır, duvara çarpmamıza sebep olur.
Eylem halinede bulunmak temel bir erdemdir çünkü kusurlar ancak hareket
halindeyken açığa çıkar. Bu eylem hali bize kusurlarla savaşabilme şansı verir. Eyleme bir
meşakat olarak değil mükemmelleşip acılardan kurtulmak için bir fırsat olarak bakmak
gerekir. Çalışmak ceza değildir, insan varoluşunun en doğal durumudur. İnsan, kendisinin de
bir parçası olduğu doğaya bakıp hiç durmayan hareketliliği gördüğünde kendisinin de bu
şekilde olması gerektiğini anlayacaktır.

Eğer acıdan kurtulmak istiyorsak işten kaçmak gibi bir durumun da olmadığını
anlamalıyız ve “artık yatmak iyidir, çalışmak kötüdür” zihniyetinden kurtulup her an eylem
içerisinde bulunmalıyız.

İyi bir plan yapıp önceliklerimizi belirleyerek, her ne yaparsak yapalım mükemmel
yapmaya çalışarak sonuca değil çabaya önem vererek olabildiğince eylem halinde bulunmaya
disiplin diyoruz. Bu disiplinin amacının da çaba sürecinde kusurlarımızla yüzleşip savaşmak
ve böylece acılardan kurtulmak olması bizi her an motive edecektir.
Bu şekilde disiplini bir hayat tarzı haline getirdiğimizde yapmamız gereken işleri
zamanında ve iyi bir şekilde yapacağımızdan dolayı yaşamımızda stres oldukça azalacaktır.
Doğu bilgeliğinin sadece ufak bir kısmı olan eylem yasasını çalıştığımızda bile stresi
büyük oranda engelleyebileceğimizi düşündüğümüzde o uçsuz bucaksız bilgeliğin bizim
hayatımızı ne kadar değiştirip güzelleştireceği aşikardır.

(Fatih)
« Son Düzenleme: 15 Aralık 2007, 19:09:06 Gönderen: Emyyy »