Hoşgeldiniz Ziyaretçi. Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.

Gönderen Konu: Anlamak demek  (Okunma sayısı 1404 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı mine

  • Üye
  • *
  • İleti: 453
  • Karma: +0/-0
Anlamak demek
« : 07 Mart 2010, 14:22:32 »
Anlamak demek, sevmek demektir. İşin aslı da budur!  Çünkü sevmeden hiçbir şeyi anlayamazsınız. Varlığınızın bir köşesine azıcık da olsa biraz sevgi sıkışmış olmalıdır. Sevgiyi her insan tatmıştır ve bu ayrımı yapabilir. Sevme eylemine insanı sevmek, doğayı sevmek, Tanrı’yı sevmek, eşi sevmek, çocuğu sevmek vb. gibi isimler takabilirsiniz. Ama sevmek tek yolludur. Aslında Tek’tir. Elbette gerçek sevgiden söz ediyoruz, şarkılara ve günlük konuşmalara pelesenk edilen sözcüklerden söz etmiyoruz. İşte o gerçek sevgi bir aracılıkla varlığımıza bulaşınca zamanlar içinde dallanır budaklanır ağaç kökleri gibi toprağın altından yayılır da yayılır. Ve gün olur her şeyi sevmeye başladığımızı fark ederiz. Her şeyi Tanrı’da bulmak ve o sevgiden ötürü kabullenmektir bu. İşte anlayış bu aşamalarda doğar. Sevmek kapasitesi arttıkça anlayış dediğimiz şeyde filizlenmeye başlar. Bencillik, ben merkezcilik, ego yavaş yavaş silinirken, yerini anlayışın tohumları tutmaya başlar. Ruhsal Dünya açısından da bir tanım ister anlayış nedir derseniz;  anlayış sevmektir. Her şeyi, her anı, her olanı sevmektir, kabul göstermektir.  Kabul göstermek genelde pasif bir durum olarak anlaşılır ama bu doğru değildir. O zaman onun adına adamsendecilik demek gerekir. Gerçek kabul ve sabırda her şeyin selameti ve iyiliği için pozitif kabul edilen tüm eylemlerin ardı ardına ve hiç gecikmeden yapılması ve sonra da olayın akışa  bırakılması anlatılmak istenir. Peki hani her şeyi sevmeyi varıncaya kadar, sevmenin yani anlamanın yolu yordamı yok mu derseniz, ona da birkaç kelam bulunur.

  Anlamayı denemek için, bunun alıştırmalarını yapmak için öncelikle karşımızdaki insanın yerine koymak lazım kendimizi. Onun koşullarını, ruh halini görmeye çalışmak lazım. Ve o koşullar içinde, ruh hali içinde neden, nasıl, niçin öyle davranıyor onu anlamaya çalışmak lazım. İlişkiler iki taraflıdır. İster eşler, ister dostlar, ister anne-çocuk olsun hiç fark etmez her zaman iki taraf vardır. Demek ki bunu iki tarafında yapması lazımdır. Hem de eşit miktarda. İki tarafında eşit seviyede bu tavrı göstermesi, birbirinin elini tutmaya niyet etmesi lazımdır. Anlayış ancak o zaman doğar. Sevgi ancak o zaman çoğalır.

  Ne de kolaydır karşıdakini davranışından ötürü yargılamak, beğenmemek, burun kıvırmak, itmek, aşağılamak, ama ne zordur; onu her haliyle kabul etmek, anlamaya çalışmak ve hissetmek, içinde bulunduğu hisleri, duyguları hatta gelişim kapasitesini görmek ve onu olduğu gibi kabul etmek. Yani anlamak. Gerekirse yardım etmek, dost olmak. Karşıdakini ve onun Dünya’sını anlamak. Orada neler olup bittiğini anlamaya, onun elini tutmaya çalışmak. 

  Şimdi şöyle bir soru sormak mümkündür başkasını bu kadar derinden anlamak aslında kendini anlamak değildir de nedir? Kendini anlamayan, sevmeyen başkasını sever mi? Sevebilir mi?

  Gerçekçi olmak gerek sevemez. Öyleyse anlamak-sevmek eyleminin içinde KENDİNİ BİLME-KENDİNİ TANIMA çalışmaları saklıdır. Kendini bilmek, anlamak ve tanımak için hiç çaba harcamayan insanların sık sık sevgiden söz etmesi laf-ı güzaftan öte gidemez… Çünkü sevmek ve anlamak aynı zamanda da değişime ayak uydurmak anlamına gelir.