Hoşgeldiniz Ziyaretçi. Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.

Gönderen Konu: DOGALDOGUMUN MUCİZESİNE DAİR -SEMİNERİ NEDEN YAPTIGIMIZI ANLATMAK ICIN ORNEK  (Okunma sayısı 1192 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı kumkum

  • Üye
  • *
  • İleti: 13
  • Karma: +0/-0
DOGAL DOGUM SEMINERIMIZIN DOKTORUNDAN SON DOGUMUNA DAİR

Bugün yine ilginç bir doğuma şahit oldum.

Dün gece eve İstanbul seyahatimden eve geç dönmüştüm. Kanal 1 ve TV8 canlı yayınlar için Laurence ve ailesi ile birlikte beni de İstanbul’a davet etmişlerdi. Yayınlar doğal doğum felsefemizi anlatmak için bir fırsat oldu. Gösterdikleri o güzel ilgi ve misafirperverlikten ötürü kendilerine teşekkür ediyorum.

Her şey güzel olmasına rağmen gerek yolculuk gerekse yayın heyecanları bizi yordu.24 günlük bebeğimiz Selim bu koşturmacaya doğrusu çok iyi ayak uydurdu. Yayından problem çıkmaması için tüm alt değiştirme ve emzirme programlarını Laurence çok iyi başardı.

Şöyle 8 saatlik bir uyku hayaliyle yattım ancak gece 03:00’den itibaren telefonlarım susmadı, 2 kere de hastaneye gitmek zorunda kaldım. Cumartesi olmasına ve uykusuz bir geceye rağmen gündüz de hareketliydi. Bir sezaryen, bir düşük derken akşamı bulduk.

Akşam 20:00;  eve gelmişim, yemeğin ardından uyumayı planlarken acı acı çalan hastane telefonu kimbilir neler söyleyecekti. Arayan ebe hanımdı. Az önce bana danıştığı ve serum taktığımız gebede bebek kalp atışlarının çok düştüğünü söyleyince, derhal sezaryene hazırlamalarını söyledim. Yorgundum ve açtım. Açıkçası bu saatte sezaryen duymak isteyeceğim en son kelimeydi. İstemeye istemeye hastaneye gittim.

 

Tüm ekip toplanmıştı ama nedense Seher Ebe’nin yüzü gülüyordu. Bebeğin kalp atışları düzelmiş, ayrıca gebe de doğurmak üzereydi. Yaptığım muayene ebe hanımı doğruluyordu, risk azalmıştı ve gebe doğurabilirdi. Ona az sonra doğum yapacağını, ıkınma dönemini ister yatakta, ister ayakta, isterse de doğum masasında geçirebileceğini söyledim.

 

Filiz 21 yaşındaydı, Denizli’den yeni gelmişti ve ilk doğumunu yapacaktı. Biraz sonra baktım ki ayağa kalkmış ve bedeninin yönlendirmelerini izleyerek çok güzel ıkınıyor. Yüzünde güleç bir ifade vardı ve ebe hanım doğumun başından beri böyle olduğunu söyledi. Az sonra eşini de aldım odaya ve birlikte ıkınmaya başladılar. Her şey çok güzel gidiyordu. Heyecanlı değildiler ve sanki ne yaptıklarını biliyorlardı. Merak edip gebeye daha önce hastanedeki hamile eğitimine katılıp katılmadığını sordum. Katılmamıştı.

“Çok güzel ıkınıyorsun, aferin Filiz.” Deyice bana verdiği cevap her şeyi açıklıyordu;

“Ben çok inek doğurttum doktor bey, oradan biliyorum. Köyde inekleri en iyi ben doğurturdum. Ve onlar hiç bağırmazdı.”

 

Bu kadar mı doğal bir cevap olur ? Doğumlarla haşır neşir büyüyen Filiz doğumlardan da korkmuyordu. Doğum onun için doğal bir olaydı.

 

“Peki” dedim, “ ne hissediyorsun Filiz? Acıdığını söylüyorlar. Ne hissediyorsun her kasılmada ? Acı mı? Baskı mı?”

“Acı kesinlikle yok.” dedi, “Ama baskıyı hissediyorum, bazen az bazen de çok.”

 

Bu ve benzeri cevapları bazı gebelerimizden alıyorum. Onlara baktığımda çok rahat ve sakin doğum yaptıklarını izliyorum. Doğumun bütün aşamalarında kendilerine ve bedenlerine olan güveni yüzlerinden okunuyor. Ve bunlar eğitim almayan, doğal davranışları ile bunu başaran gebeler.

Uzun bir süre bu gebelerde, diğer bağıran gebelerle kıyaslandığında neyin fazla olduğunu araştırdım. Bu gebelerde onların kasılmalarını rahat atlatmalarını sağlayan, diğerlerinde olmayan fazladan bir şey olmalıydı. Daha mı güçlüler ?

Ancak daha sonra onlarda bir fazlalığın olmadığını, tam tersine bir eksikliğin olduğunu keşfetmem uzun sürmedi.

Onlarda eksik olan “KORKU” ‘ydu. Doğumdan korkmuyorlardı ve bu sayede Filiz’de olduğu gibi doğumları rahat geçiyordu.

 

Filiz’e ne mi oldu?

Doğum sırasında “Hadi çeksenize” dedi.Ben de ona “ Çekmek doğru değil, siz ineklere böyle mi yapıyorsunuz?” deyince, bizim doğum sırasındaki –inek nasıl doğurtulur- dersimiz başladı.

Hocamız Fili’di.” Tabii, biz çekiyoruz. Önce ön ayakları gelir, tutar koltuk altına doğru çekersin”

“Peki, başı takılmaz mı Filiz?”

“Hayır, doğru çekersen takılmaz, ama yanlış çekersen takılır ve buzağı ölür.”

“Biz de zorunlu olmadıkça çekilmez Filiz.Hadi bakalım son defa güçlü bir ıkınma ile bebeğini bize kavuştur.”

Ve biraz  sonra sakin ıkınmalarla bebeğini dünyaya getirdi. Hem de kesi yapılmadan. Hem de tamamen kendi çabalarıyla. Hem de zamana saygı duyarak. Hem de tüm varlığıyla orada bebeğine yardım ederek.

En büyük korkusu kesi yapılmasıydı. Onun sakin ve uyumlu ıkınmaları sayesinde  kesi yapmaya gerek duyulmadan doğumu gerçekleştirmeyi başardık.

 

Ancak bebeği tarttığımızda hepimiz şaşırdık. Tam 4100 gramdı. Ne zaman dikişsiz bir doğum yaptırmaya karar versem hep bana iri bebekler denk geliyor. Ancak 4100 gr bebeğe  rağmen Filiz sorunsuz bir doğum yaptı. Çünkü panik yapmadı ve bedenini izleyerek güçlü ıkınmalarla bebeğini ilerletti. Doğar doğmaz da bebeğini kollarına almanın mutluluğunu yaşadı.

 

İstemeye istemeye, yorgun gittiğim hastaneden, enerji dolu ve mutlu döndüm. Biz Filiz’e yardım etmenin büyüsünü yaşadık, o da bize korkusuz ve doğal bir kadının yaptığı doğumun ne kadar güzel olabileceğini bir kez daha gösterdi.Bir inek nasıl doğurtulmalu dersi de yanımıza kar kaldı.

 

Filiz’e bu hikayeyi sizlerle paylaşacağımı söyleyince hemen kabul etti.

Filiz’in hikayesi belki bir kişinin daha doğal doğum yolunda aklını çeler, kimbilir?

 

Sevgilerimle…

10 Mayıs 2008

Marmaris Devlet Hastanesi

 

 
Op.Dr.Hakan Çoker LCCE(Lamaze Certified Childbirth Educator)---HypnoBirthing® Practitioner