Hoşgeldiniz Ziyaretçi. Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.

Gönderen Konu: Uzak diye bir yer yoktur  (Okunma sayısı 3032 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı elif

  • Üye
  • *
  • İleti: 205
  • Karma: +0/-0
Uzak diye bir yer yoktur
« : 19 Ağustos 2007, 12:42:23 »
Rae! Beni doğumgünü partine davet ettiğin için teşekkür ederim! Evin benimkinden bin mil uzakta ve beni bu yolculuğa çıkaran da sebeplerin en iyisi..Rae’ye verilen parti partilerin en güzelidir, ben de sana ulaşmayı hevesle bekliyorum.
Yolculuğuma, seninle birlikte çok eskiden tanıştığımız tarla bülbülünün yüreğinde başladım. Çok dostça davranıyordu, ama ben ona, ‘Küçük Rae büyüyor, ben de hediyemle onun doğumgünü partisine gidiyorum,’ dediğimde şaşırır gibi oldu. Uzun süre sessizce uçtuk, sonunda bana, ‘Dediklerinin pek azını anladım: En anlamadığım da partiye gidiyorum demen,’ dedi.
‘Tabii gidiyorum partiye,’ dedim. ‘Bunun anlaşılmayacak nesi var?’ Sessizleşti, sonra tam baykuşun evine vardığımızda konuştu. ‘Mesafeler gerçekten bizi dostlarımızdan ayırabilir mi? Eğer sen Rae’le birlikte olmak istiyorsan, zaten orada sayılmaz mısın?’
Baykuşa, ‘Küçük Rae büyüyor, ben de hediyemle onun doğumgünü partisine gidiyorum,’ dedim. Tarla bülbülüyle konuştuktan sonra, gidiyorum demek bana biraz garip geliyordu ama baykuş anlasın diye söyledim. O da uzun süre sessizlik içinde uçtu, ama beni sağ salim kartalın evine teslim ederken konuştu: ‘Dediklerinin pek azını anladım; en anlamadığım da arkadaşına küçük demen.’
‘Tabii küçük o,’dedim. ‘Çünkü daha büyümedi. Bunun anlaşılmayacak nesi var?’ Baykuş o derin bakışlı kehribar gözleriyle bana baktı, gülümsedi ve konuştu. ‘Bir düşün bunu.’
Kartala, ‘Küçük Rae büyüyor, ben de hediyemle onun doğumgünü partisine gidiyorum,’ dedim. Tarla bülbülüyle ve baykuşla konuştuktan sonra gidiyorum ve küçük sözlerini kullanmak bir garip geliyordu ama kartal anlasın diye öyle söyledim. Birlikte dağların üzerinden aştık, rüzgarlarla tepelere yükseldik. Sonunda konuştu. ‘Dediklerinin pek azını anladım; en anlamadığım da bu doğumgünü sözü.’
‘Doğumgünü tabii,’ dedim. ‘Rae’in ilk var olduğu saati kutlayacağız, çünkü daha önce o yoktu. Bunun anlaşılmayacak nesi var?’ Kartal kanat flaplarını pike için kıvırdı, çöl kumlarının geniş bir düzlüğüne kondu. ‘Rae’in hayatı başlamadan önceki zaman, öyle mi? Sence Rae’in hayatı, zaman diye bir şey henüz yokken başlamamış mıydı?’
Şahine, ‘Küçük Rae büyüyor, ben de hediyemle onun doğumgünü partisine gidiyorum,’ dedim. Tarla bülbülüyle, baykuş ve kartalla konuştuktan sonra gidiyorum, küçük ve doğumgünü sözlerini söylemek bir garip geliyordu ama şahin anlasın diye öyle dedim. Çöl altımızda aktı, aktı, sonunda şahin konuştu. ‘Biliyor musun, dediklerinin pek azını anladım; ama en anlamadığım, büyümek sözü.’
‘Büyümek tabii,’ dedim. ‘Rae yetişkinliğe biraz daha yaklaştı, çocukluktan bir yıl daha uzaklaştı. Bunun anlaşılmayacak nesi var?’ Sonunda şahin ıssız bir kumsala indi. ‘Çocukluktan bir yıl daha uzaklaşmak mı? Bu bana pek büyümek gibi gelmedi,’ dedi, sonra yeniden havaya yükselip uçtu gitti.
Martının pek bilge olduğunu bilirim. Onunla uçarken sözlerimi çok dikkatli seçmeye çalıştım ki…öğreniyor olduğumu anlasın. ‘Martı,’ dedim sonunda. ‘Aslında zaten Rae’le birlikte olduğumu bile bile niçin beni onu görmeye götürüyorsun?’  
Martı denizin, tepelerin, sokakların üzerine doğru alçalıp bir damın tepesine yavaşça kondu. ‘Çünkü önemli olan, gerçeği bilmendir,’ dedi. ‘Onu bilene kadar, tam anlamıyla anlayana kadar, ancak küçük yollarla ve dışarıdan yardımla ifade edebilirsin…makinelerin, insanların, kuşların yardımıyla. Ama unutma, gerçeğin bilinmiyor olması, onu gerçek olmaktan alıkoymaz.’ Sonra uçup gitti.
İşte hediyeni açma zamanın geldi. Tenekeden, camdan yapılmış hediyeler bir günde eskir, gider. Ama benim sana daha iyi bir hediyem var.
Bir yüzük bu hediye. İçinde özel bir ışığın parladığı, kimsenin senden alamayacağı, asla yok edilemeyecek bir yüzük. Bugün sana vereceğim o yüzüğü dünyada bir tek sen görebileceksin…benimken bir tek benim görebildiğim gibi.
Yüzüğün sana yeni bir güç verecektir. Onu takınca, uçan kuşların kanatlarına yükselebileceksin, etrafı onların altın gözleriyle görebileceksin, onların kadife tüyleri arasından geçen rüzgara elinle dokunabileceksin, dünyanın ve dünya kaygılarının yukarısına yükselmenin zevkini tadabileceksin. Gökyüzünde istediğin kadar kalabilecek, geceyi, şafağı orada geçirebilecek, aşağıya canın istediği zaman inebileceksin ve sorularının cevap bulduğunu, kaygılarının yok olduğunu göreceksin.
Elle tutulmayan, gözle görülmeyen her şey gibi, senin hediyen de kullandıkça güçlenecek. Önceleri herhalde onu ancak açık havaya çıktığın zaman kullanabileceksin, birlikte uçtuğun kuşu seyredebileceksin. Ama zamanla, eğer onu iyi kullanırsan, göremediğin kuşlar için de işine yarayacak, en sonunda da bulutların sessizliğinin üzerinde uçmak için ne yüzüğe, ne de kuşa ihtiyacın olacak. Günü geldiğinde sen de bu hediyeyi, iyi kullanacağını bildiğin, önemli şeylerin tenekeden ve camdan değil, gerçeklerden ve sevinçlerden oluştuğunu öğrenebileceğinden emin olduğun birine vermelisin.
Rae, dostumuz olan kuşlardan öğrendiklerime bakarsan, seninle birlikte kutlayacağım son özel-zaman kutlaması bu olacak. Senin yanına gelmem mümkün değil, çünkü zaten oradayım. Sen küçük değilsin çünkü zaten büyümüşsün, hepimiz gibi kendi ömürlerinin arasında oynuyor, yaşamanın zevkini çıkarıyorsun.
Doğumgünün yok, çünkü sen hep vardın; hiç doğmadın ve hiç ölmeyeceksin. Sen anne-baba dediğin kişilerin çocuğu değil, var olan şeyleri anlama yolculuğunda onların serüven arkadaşısın.
Bir dosttan gelen her hediye, sana bir mutluluk dileğidir…bu yüzük de öyle.
Doğumgünlerinin ötesine, sonsuzluğun ilerisine özgürce ve mutlulukla uç. Arasıra, istediğimiz zaman, sonu gelmeyen bir kutlamanın içinde buluşuruz.
RICHARD BACH

Mesafeler bizi dostlarımızdan gerçek anlamda ayırabilir mi? Sevdiğimiz biriyle birlikte olmak istediğimiz zaman, zaten orada değil miyiz?

IŞIK VE SEVGİYLE KALIN