Bense Leyla hanım ın yazısını biraz fazla pesimist buldum.
Bunu daha yazının başlığında hissetmek çok mümkün.'500 yıllık yalnızlık'????biraz abartılı değil mi?Aklıma lisedeki musevi arkadaşım Albert veya Mirey geliyo onlarla geçirdiğim hepimizce malum lise günlerimizde o neşeli o muhteşem günlerimizde onlarda 500 yıllık yalnızlığı yaşıyor yada hissediyorlar mıydı acaba? Hiç sanmıyorum..
Diyeceksiniz ki 'kendi içlerinde hissediyor olamazlar mıydı?'.Cevabım kesinlikle Hayır dır.Çünkü o arkadaşlarım samimiydiler, böylesine geçmişten gelen bir yalnızlığı hiçbir insan o kadar zaman gizleyemez.Daha sonra Amy adında benim için daha özel bir arkadaşımda oldu. Saatlerce süren sohbetlerimizde dini konularda dahil her konudaki sohbetlerimizde hiç böyle bir intibaa edinmedim.Üstelik Amy bir müddet İsrail de yaşamış daha sonra Türkiye ye büyük bir özlem ve hasretle geri dönmüştü.
Burdaki örnekler kendimi haklı çıkarmak için'ki biz buna içsel kale almak diyoruz'verilmiş örnekler değil, yaşanmış gözlemlenmiş realitelerdir.
Leyla hanım gibi birinin hele-hele bir psikoloğun bu konuda hüküm verip böyle bir yazıyı kaleme alırken beyninin
'duygusal merkez'inin değilde 'entellektüel merkez'inin devrede olması daha uygun olurdu diye düşünüyorum.
Söz konusu yazıda bahsedilen bazı toplumsal acıların ve o olayların vebali toplumun mu?yoksa politikacıların mı? bilmiyorum ama bildiğim bir şey varsa oda toplumsal aptallık olduğu.Bu yazıyı didikleyip üstüne olumlu-olumsuz pekçok şey yazmak mümkün ancak bir o kadar da gereksiz.
'Hiçbir din cennetin anahtarlarını tek başına elinde tutamaz'düsturunu her hücreme kazıdığı için Mutlak Yaradan a
şükrediyorum.......
Hepinizi sevgiyle selamlıyorum...