Hoşgeldiniz Ziyaretçi. Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.

Gönderen Konu: KAYIP KITA MU...  (Okunma sayısı 3353 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Yonca Güler

  • Ziyaretçi
KAYIP KITA MU...
« : 23 Aralık 2006, 00:24:16 »
KAYIP KITA MU

Son bir kaç yılımı yoga ve tarih öncesi uygarlıkları araştırmakla geçirmekteyim. Son derece enteresan ve insanı meraka gark eden bilgiler edindiğimi söyleyebilirim. Bu bilgiler silsilesi birbirini takip eden kapılara açılıyor.Merak eden arkadaşlara gerçekten son derece ilginç olan bu hikayenin özetini yazmak istedim. Mu halkının yaşam kalitesi o dönemin arılığıyla yoğun olarak enerji üzerinde kurulduğundan biz yoga severleride ilgilendiriyor, zira yoga tekniğinin nerelerden gelerek geliştiğine bir kez daha şahit olacaksınız.İlgi duyan arkadaşlar araştırabilirler, bu konuyla ilgili kitaplar mevcut. Bende kitap ismi verebilirim elbette...iyi okumalar...

Kaynaklar : Gizli Sırlar Öğretisi - Ergun Candan
Kayıp Kıta Mu - James Churchward
Lhasa Belgesi,Grek kayıtları,Paskalya adası tabletleri,Troano
El yazması, Hindistan ve Maya belgeleri,S.A Kaydı

"İlk olarak Atatürk'ün yurdumuza kazandırdığı Mu uygarlığı ile ilgili belgeleri Anıt Kabir kitaplığında incelediğmde, doğrusunu söylemek gerekirse, gözlerime inanamamıştım.Burada büyük bir tarih ve cevaplanmayan sorulara ışık tutacak çok değerli biligler bulunmaktaydı. Ve ne yazık ki bunlarla kimse ilgilenmiyordu.
Mu topraklarında yaşayan 64 milyon nüfusun hepsi tek bir çatı altında toplanmıştı. Başlarında bulunan hiyerarşik şef RA-MU olarak anılmaktaydı. Mu uygarlığının bir diğer adıda "Güneş İmparatorluğu" idi. Halk Ra-Mu'ya karşı sonsuz bir saygı duymakta ve onu maddi ve manevi yönetimin şefi olarak görmekteydi.
Şu anda Meksika müzesinde saklanmakta olan ve bundan 15.000 yıl öncesinde yazıldığı tesbit edilen tabletlerden birinde şöyle yazmaktadır:
"...Bu tapınak, MU'nun temsilcisi RA-MU'nun hükmü altındadır. TAnrının gözleri gece ve gündüz her şeyi görür ve RA-MU'nun ağzı vasıtası ile doğruyu söyler..."
(Bu tablet uzun süre Tibetli rahipler tarafından muhafaza edildikten sonra,William Niven'e (Kendisini kayıp uygarlıkları araştırmaya adamış Arkeolog) teslim edilmiştir.)
Gerek Niven'ın gerekse Atatürk'ün araştırdığı Churchward'ın bulguları (Kayıp Kıta MU'nun yazarı, 50 yıl boyunca MU ve Atlantis kıtalarını araştırmıştır) birbiriyle tamamen örtüşüyordu. Her iki araştırmacıda farklı yerlerde, aynı belgelere ulaşmışlardı.Bu evrakların ve yazıtların Mısır, Hint ve Tibet mabetlerinde yüzyıllardır rahiplerce muhafaza edildiği belgelercede doğrulanmaktadır.
Elde edilen bilgiler biraraya getirildiğinde Dünya üzerinde bir zamanlar son derece ileri seviyeli uygarlıkların yaşamış olduğu net bir şekilde ortaya çıkıyordu. Ele geçirilen belgeler arasında eski gök haritalarıda vardı. Astronomlar bu haritanın doğru olmakla birlikte bizim haritalarımıza uymadığını tesbit etmişlerdi. Çünkü onların gök haritasındaki yıldızlar 13.000 yıl önceki konumlarına göre dizilmişlerdi.

Kayıp Kıta MU'nun varlığını ispatlayan bir kaç belgeden biride Mexico City'nin güneybatıısnda ki çarpıcı Meksika piramidi üzerinde ki kabartma yazıdır. Kabartmada "Batı Ülkelerinin yıkımı ansına" diye yazılmıştır.

Şimdi sizlere tabletler, semboller, yazıtlar, taş mabetler ve diğer tüm belgelerin üzerinde anlatılan ve yüzyıllardır derin bir araştırmayla ortaya çıkarılan Kayıp Kıta MU'nun yaşam portresini anlatmaya çalışacağım.

Eskiden, çok uzaklarda kalmış bir zamanda, binlerce yıl önce fakat tarih öncesi çağlar dediğimiz zamanların hemen başlangıcında,Pasifik Okyanusunun ortasında, bu gün su ve gökyüüznden başka bir şey bulamayacağınız ve günümüzde Güney Denizi Adaları denilen küçük ada topluluklarının bulunduğu yerde büyük bir kıta yer alıyordu.
Burası geniş düzlükleri olan güzel tropik bir ülkeydi. vadiler ve ovalar ekili tarlalar ve otlaklarla doluydu. Alçak tepelerden oluşan engebeli araziyi ise gür ve tropik bir bitki örtüsü süslüyordu. Bu yeryüzü cennetinde yüksek dağlar ve sıradağlar bulunmazdı. Ufuk çizgisi nazik ve yumuşacık hatlarla uzayıp giderdi. Dağlar henüz yeraltından yukarılara çıkmaya zorlanmamıştı. Bu bereketli topraklar, ormanlık tepelerin ve verimli ovaların arasından fantastik şekiller çizerek ve kıvrımlar yaparak acelesizce akan büyük akarsular ve dereler tarafından sulanıyordu. Her yer insanı dinlendiren, huzur veren yemyeşil bir halıyla kaplanmıştı. Bu manzaraya alçak boylu ağaçların, al renkli mis kokulu çiçekleri renk katıyordu. Göz alabildiğine uzanan kumsallara saçaklı gölgelerini düşüren ince uzun palmiye ağaçları ırmaklara eşlik edip iç bölgelere denizin esintisini taşımaktaydılar. Arazinin çukurlaştığı vadilerde akarsu gemişleyerek küçük göller oluşturmuştu. Bu sularda yeşil bir fon üzerine serpiştirilmiş rengarenk müchevherler gibi ışıldayan lotus çiçekleri dolaşırdı. Her yer rengarenk kelebeklerle doluydu. Birbirlerine çalım atan küçük tüylü ötücü kuşlar ağaç ve çalılıkları şenlendirmekteydi. Ormanlarda güçlü mamut ve fil sürüleri dolaşırdı.
64.000.000 kişinin saltanatını sürdüğü bu büyük kıtada hayat neşe, ve mutluluk içinde geçiyordu. orası üzerindekilere her türlü refahı sunan bir yuvaydı."


Nasıl, sanki cennetin bir tarifi değilmi.Merak eden arkadaşlar için...Devam edeceğim ama daha sonra.Görüşürüz.

Çevrimdışı muhterem

  • Üye
  • *
  • İleti: 741
  • Karma: +0/-0
  • Cinsiyet: Bayan
KAYIP KITA MU...
« Yanıtla #1 : 27 Aralık 2006, 13:04:32 »
Tesekkurler.

Bu konuyu merak edenlerden biri olarak sabirsizlikla devamini bekliyorum :)
Beklerken de Ataturk ve Turk ler kismi ile ilgili bir alinti da ben ekliyeyim.



Türkler ve MU Uygarlığı

Işık yüzlü bir hanımefendi... 90 yıllık bir hayat... Muazzez İlmiye Çığ... Cumhuriyet'te Ayça Tezer soruyor... İşte söyledikleri... Can kulağı ile dinlenilmeli...
"Atatürk bize bir yol açmıştı. Batı'yı taklit etmeden, ama örnek alarak modernleşmemizi istiyordu. Ama onun ardından her şey tersine döndü."
Evet, değerli Çığ, aynen öyle oldu. Batı'yı taklit ettik, ama örnek almayı terk ettik... Yaptıklarını değil, dediklerini yaptık... Onlar da çıkarlarına ne uygunsa bize onu yaptırdılar.
Hocamız umutlu..."Bakıyorum gayet akıllı, ülkemizi düşünen çocuklar yetişiyor. Onları ülke sevgisine, Türklük araştırmasına yönlendirmek gerekiyor." Bunlar bilgece sözler...
Şimdi değerli bilginimizin şu sözlerine de derinden ve uyanık bakalım: "1920'lerden sonra Pakistan ve Hindistan'da İndus kültürü bulundu. Burada bulunan yazılar uzmanlar tarafından okunamadı. Çünkü dil, mühür damgaları gibi simgelerden oluşuyor. Ben o yazıları Etrüks ve Orhun yazılarıyla karşılaştırdım. İşaretler birbirinin aynısıydı. Acaba onlar Türk yazısının bir başka çeşidi miydi? Acaba Sümerlerle onlar arasında bir bağlantı var mı?"

YA KAZIM MİRŞAN
Muazzez İlmiye Çığ 90 yaşında. Kazım Mirşan da seksenini geçti. Eskişehir Yazılıkaya'da yaptığımız törende tepeye çıkarken genç bir bozkurt gibi tırmanıyordu. Heyecanlıydı, sevinçliydi. "Okunamıyor" denilen yazıları okumuştu ve Türkçe olduğunu ortaya koymuştu...
Kazım Mirşan Hoca, Romanya'daki Attila hazinesi yazıtları, Proto-Bulgar yazıtları, Sırbistan'daki Vinça-Tartaria yazıtları, İtalya ve Avusturya'daki Etrüks yazıtları, Fransa'daki Glazel yazıtları, Başkurdistan yazıtlarını okudu... Bunlar Türkçe idi... 2002'nin onuncu ayında İsveç'e gitti ve İskandinavya yazıtlarını okudu. Bunlar da Türkçe...
Bunlar binlerce yıldan bu yana Türklerin sadece Asya'da değil, Avrupa'da da uygarlık kurmuş olduklarını gösteriyor.

ATATÜRK VE MAYALAR
Peki... James Churchward'ın "Batık Kıta Mu Uygarlığı"na ait dört cilt halinde yayınlanan eserinde 12.000 yıl önce Asya ve Avrupa'yı Uygur İmparatorluğu'nun yönetmiş olduğu görüşüne ne dersiniz?
Uygurlar Mu İmparatorluğu'nun devamıydı... Mu'lar ise insanlığa uygarlığı öğreten millet... Mayalar ise Mu'ların devamı...
Atatürk'ün Mu ile ve Mayalarla ilgilendiğini biliyorsunuz...
Mayaların dillerinde çok çok Türkçe söz olduğunu Atatürk biliyordu. Bir meraklı emekli paşayı Meksika'ya maslahatgüzar olarak gönderdiğini ve ona Mayaları inceleme görevi verdiğini ve Tahsin Paşa'nın soyadını da Mayatepek yaptığını da biliyor muydunuz? "Tepek" Mayaca'da "tepe" demek...

 Mu ilk uygarlık... Devamı Uygurlar... Kazım Mirşan "Ön-Türkler" diyerek ve yazıtları okuyarak boşluğu dolduruyor... Sümerler yedi bin yıl önce... "Tarih Sümer'le başlar" diyenler var. Muazzez İlmiye Çığ, Sümerlerin Türk olduğunu biliyor. Atatürk de...
Sonra Sakalar, Hunlar, Göktürkler ve devamı... Ne demişti ulu ata Bilge Kağan:
"Üstte mavi gök, altta yağız yer yaratıldığında ortasında insanoğlu yaratılmış. İnsanoğlunu yönetsin diye Atam Bumin İstemi Kağan yaratılmış."
Ne yapmış Bumin Kağan? Önce Türk'ü Töre'ye göre yeniden kurmuş... Atatürk'ün yaptığı da bu idi...
Şimdi yapılması gereken ne? Atatürk'ün Türk'ünü bilmek ve Töre'ye göre yeniden düzenlemek.
Kendin İçin Birşey Yapmayacaksan ; Kim Yapacak ?
Başkası için bir şey yapmayacaksan ;Varolma'nın Anlamı Ne?
Şimdi Yapmayacaksan ; Ne Zaman ?