Hoşgeldiniz Ziyaretçi. Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.

Gönderen Konu: DOĞRU TAVIR  (Okunma sayısı 1248 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

HarikaTurunç

  • Ziyaretçi
DOĞRU TAVIR
« : 20 Kasım 2007, 00:36:36 »
 

Doğru Tavır


Gerçekçi ve olumlu bir tavır, olgun ve yetkin bir insanın karakterinin bir parçasıdır ve bu özellik, her alandaki başarının olmazsa olmaz unsurların temelidir.
Gerçekçilik, kendi içinde başka alt inanç, değer ve davranış özelliklerine gereksinim duyar. Gerçekçilik, olayları doğru ve tam öngörebilmeyi, onları olduğu gibi, kabul etmeyi ve bunları yaşamın temel unsurları yapabilme erdemine gereksinim duyar. Bu durumda olabilmek içinse duyarlı olabilmeyi, olaylar arasında bağlantı kurabilmeyi, öğrenilen bilgilerin çarpıtılıp bozmadan kullanabilme ön yetisine sahip olmayı gerektirdiğidir.
Olumlu bir tavır ise, iyimserlik üzerine bina edilir. İyimserlik,körü körüne polyannacılık değil, kişinin tercihini iyiden ve güzelden yana kullanma seçimidir. Bu bir bilinçli seçimdir ve kişi kendi seçimlerinin sorumluluklarını almıştır ve her türlü davranışından kendisi sorumludur.
Bu sorumluluk duygusu kişiyi bilinçli tercihler yapmaya, bu tercihlerin sorumluluklarını almaya ve sürekli kendini geliştirmeye motive eder.
Bu değişimler kabul edilip uygulamaya başlandığında, sporcunun,antrenörün, yöneticinin ve seyircinin hayatında çok büyük değişiklikler demektir.
İnsanların acı çekmesinin en önemli nedenleri, seçimlerini yapmaması, iki arada bir derede kalmaları ve yaşamlarının yönünü belirlemeleridir. Karar vermeme, yaşamın yönünü belirlememe, seçimleri yapmama aslında bir tuzaktır insan için. Kişi geleceği karanlık olarak algılıyor, geleceğe direnç gösteriyorsa doğal olarak seçimlerini erteleyecek ve yaşadığı anın önemini kavrayamayacaktır.
Seçimleri arttığında insan, esnek olmaya, farklı davranış seçenekleri göstermeye, daha verimli ve daha olgun davranış modelleri sergileyecektir.
Özelliklede zor anlar veya kişinin zor olarak algıladığı anlarda bile aslında insan, asla seçeneksiz değildir. Kafası bulanık olduğu için kaynaklarının farkında değildir ve olası seçenekleri göremiyordur sadece.
İnsan, gözünü, kulağını, duygularını, sezgilerini, bedenini, hayal gücünü farklı kullanmalı ki, seçenekleri artsın, daha zengin ve dolu içeriklerle dünyaya baksın ve kendi yaşamının kontrolünü kendi eline alsın. Doğru olan da bu değil midir?
Bir bilge , ‘’dünkü güneşle bugün ki çamaşır kurutulamaz’’ derken aslında düne ait her şey dünle gittiğini kabul etmek ve bugünü, bugünkü değerler ve tavırlarla yönetmeyi bilmek ve öğrenmek gerektiğinin de bilgeliğini bizlere göstermiyor mu?
İşler istediğimiz gibi gitmiyorsa önce kendi tavırlarımıza bakmak önemli. Değişim insanın düşüncesinden başlayarak eylemlerine doğru, sonrada dış dünyaya doğru olmalı. Asla iyi, kötü, yanlış, demeden ve bu tuzaklara düşmeden meraklı ve şimdiye odaklanan bir tavırla insan kendini yönetmeyi öğrenmeli. İnsan önce iç özgürlükleri sağlamalı ki sonra dışşal özgürlükler gelsin.
Başarı ve mutluluk, bu süreçlerin duygusal geri yansıması değilmidir zaten. Ve her insan, istediği seçimleri yapacak her türlü kaynaklarıda doğuştan getirmiştir kendisiyle.
Bulmak ve yapmak ise hayatın ahengi, arayışı ve kişinin özelidir.




21 MART 2004